Asbest maruziyetinin yol açtığı hastalık: Mezotelyoma

26 Eylül Dünya Mezotelyoma Farkındalık Günü’nde hastalıkla ilgili bilgi veren Türk Toraks Derneği Torasik Onkoloji Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Tuncay Göksel, Mezotelyoma’nın, mezotel hücrelerden köken alan bir kanser türü olduğunu belirterek, “En çok akciğer zarında (plevra) görülür. Ayrıca kalp ve karın zarında ortaya çıkabilir. Türkiye’de Prof. Dr. Y. İzzettin Barış, önderliğinde çevresel asbest maruziyetinin mezotelyomaya neden olduğunun tespit edilmesi dünya literatürünü değiştirmiştir” dedi.

Asbestin, ak toprak olarak da bilinen, ısıya, suya karşı dayanıklı, esnek, lifli yapıda bir mineral olduğunu belirten Göksel, “Asbest doğal bir fibröz silikattır ve bazı bölgelerde toprak örtüsünde birikimler halinde bulunmaktadır. Bu yalıtımsal özellikleri nedeni ile kırsal alanda evlerde sıva-badana amaçlı, çatıda, kaplamada ve ayrıca kentlerde izolasyon amaçlı kullanılmaktadır” dedi.

Asbest maruziyetini önlemenin mezotelyoma riskini azaltmanın en etkili yollarından biri olduğunu belirten Prof. Dr. Tuncay Göksel, asbest içeren malzemelerle çalışırken uygun koruyucu ekipmanların kullanılmasının, potansiyel maruziyeti azaltabileceğini aktardı.

“TANIYI KOYMAK KOLAY DEĞİLDİR”

Prof. Dr. Metin Akgün de, asbestin solunum yolu ile akciğere ve akciğer zarına ulaştıktan sonra hastalıkların 10 ile 50 yıl içinde gelişebildiğini ifade etti. Sürecin çok yavaş ilerlediği için hastanın uzun süre şikayet hissetmeyebildiğini belirten Akgün, şunları söyledi:

“Bu nedenle birçok hasta ileri evrede tanı almaktadır. Kontrol amaçlı yapılan tetkiklerde erken evre mezotelyoma hastaları saptanabilmektedir. Erken tanı mezotelyoma tedavisinde çok önemlidir ve hayatta kalma şansını artırabilir. Mezotelyoma tanısını koymak kolay değildir. Tanıda hekimi ilk uyaran hastanın doğduğu ve yaşadığı yer ayrıca meslek öyküsüdür. Akciğerde sıvı ile karşımıza çıkan hastalıkta, sıvıdan alınan örnekler tanısal açıdan yetersiz kalabilmektedir. Bu nedenle biyopsi yapılması önerilmektedir. Mezotelyoma tedavisinde kemoterapi, radyoterapi, immunoterapi kullanılmaktadır. Ayrıca steril, asbestsiz ‘TALK’ yolu ile plöredez (akciğer zarını pudralama) yapılmaktadır. Bu tedavilerin deneyimli ve konuda uzman merkezler tarafından yapılması önerilmektedir”.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir